logo

Kara Para Aşk 22. Bölüm izle

Özet: Nilüfer'i ikna etmeyi başaran Elif ve Ömer, Metin'i tuzağa düşürmek için kolları sıvarlar. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünen Ömer yakınındaki muhbirden habersizdir. Metin, Ömer'in elinden kurtulmayı başarır fakat Tayyar'ın adamlarına yakalanır. Metin'i elinden kaçıran Ömer'in onun peşini bırakmaya hiç niyeti yoktur. Ömer Metin'i yakalayabilecek midir? Hüseyin Tayyar'a yardım etmeye devam etmektedir. Sami'nin cinayet şubedeki muhbirin peşinde olduğunu bilen Hüseyin, kendince dikkatli davranmaktadır. Oysa ekipten biri Hüseyin'in sık sık ortadan kaybolmalarından şüphelenmeye başlamıştır. Hüseyin'den şüphelenen kimdir? Bu şüphesini Ömer'le paylaşacak mıdır? Tayyar'ın eline düşen Metin daha fazla oyun oynamak istemez ve Tayyar'la yüzleşmeye karar verir. Metin Tayyar'a babası olduğunu bildiğini söyler. Bu gerçeği hiç bir zaman kabul etmek istemeyen Tayyar kendisini sırtından vuran Metin'i affedecek midir? Metin Tayyar'ın elinden kurtulabilecek midir? Bir yanıyla kızgın ve kırgın da olsa hala Metin'e aşık olan Nilüfer büyük acı çekmektedir. En büyük desteği ablalarından ve Ömer'den bulur. Ömer, Aslı ve Nilüfer'le yakın ilişkiler kurmaya başlamıştır.
yalın demiş ki;
öffffffffffff su nilüferın aglak surat ifadesi bıktırdı valla..kız dizi basladıgından beri zırıl zırıl herbişeye aglıyor..ne dertkolik bi kız bu ya..arkadaslar birşey daha..lütfen dizi hakkında yorum yapın..inanın sayfayı doldurdunuz..baska sohbet forumları var ..lütfen siyasi görüşlerinizi orada paylasın..tşkler
12.11.2014 - 15:14
0   0

selda demiş ki;
TÜRKLER ERMENİLERİ 1915'DE PLANLI VE SİSTEMLİ BİR SOYKIRIMA TÂBİ TUTMUŞLAR MIDIR? I. Dünya Savaşının başlaması ve Osmanlı Devletinin 1 Kasım 1914'de İtilâf Devletlerine karşı Almanların yanında savaşa girmesi Ermenilerce büyük bir fırsat olarak görülmüştür. Louse Nalbandian'ın belirttiği gibi. "Ermeni komiteleri için ivedi hedeflerini gerçekleştirecek topyekûn ayaklanmayı başlatmanın en uygun zamanı Osmanlıların savaş halinde olduğu zamandır. (1)" Komitelerin I. Dünya Savaşında faaliyete geçmesinden kuşkulanan Osmanlı Hükümeti. savaş öncesinde, 1914 Ağustosunda Erzurum'da Taşnak yöneticileriyle bir toplantı yapmıştır. Taşnaklar bu toplantıda Osmanlıların savaşa girmesi halinde sadık vatandaşlar olarak Osmanlı orduları safında görevlerini yerine getirecekleri vaadinde bulunmuşlardır. Bu vaatlerini tutmamışlardır, zira bu toplantıdan önce Haziran ayında yine Erzurum da düzenlenen Taşnak Kongresinde Osmanlı Devletine karşı mücadelenin sürdürülmesi kararlaştırılmıştır(2). Rusya Ermenileri de Rus ordusuyla birlikte Osmanlı Devletine saldırma hazırlıklarına başlamışlar, Eçmiyazin (Vagrsabat: Erivan yakınlarında) Katogikosu ile Kafkas Genel Valisi Vranzof-Daşkof arasında "Rusya'nın Osmanlılara Ermeniler için yapılacak ıslâhatı uygulattırması karşılığında, Rusya Ermenilerinin kayıtsız şartsız Rusya'yı desteklemeleri" yolunda mutabakata varılmış(3). Katogikos daha sonra Tiflis'te Çar tarafından kabul edilmiş ve Çar'a "Anadolu'daki Ermenilerin kurtuluşunun ancak Türk egemenliğinden ayrılarak özerk bir Ermenistan teşkil etmeleri ve bu Ermenistan'ın Rusya'nın himayesiyle mümkün olabileceğini" bildirmiştir(4). Rusya'nın niyeti ise Ermenileri kullanarak Doğu Anadolu’yu ilhak etmektir. Rusya'nın Osmanlılara savaş ilân etmesi üzerine Taşnak Komitesi, yayın organı Horizon'da şu bildiriyi yayınlamıştır: "Ermeniler en küçük bir tereddüt göstermeden İtilâf Devletlerinin yanında yer almışlar, bütün güçlerini Rusya'nın emrine vermişler; ayrıca gönüllü alayları teşkil etmişlerdir. (5)" Taşnak Komitesi örgütüne de şu talimat vermiştir: "Ruslar sınırı geçtiklerinde ve Osmanlı orduları geri çekilmeye başladıklarında her yerde isyanlar çıkarılmalı, Osmanlı orduları bu suretle iki ateş arasına alınmalıdır. Osmanlı ordularının ilerlemesi halinde ise Ermeni askerler silâhlarıyla birlikte kıtalarını terk edecek ve çeteler teşkil edip Ruslarla birleşeceklerdir. (6)" Hınçak Komitesi de örgütüne gönderdiği talimatta, "komitenin bütün gücüyle mücadeleye katılarak İtilâf Devletlerinin ve özellikle Rusya'nın müttefiki sıfatıyla Ermenistan, Kilikya. Kafkasya ve Azerbaycan'da zaferi temin için her türlü vasıta ile İtilâf Devletlerine yardım edeceğini" bildirmiştir(7). Osmanlı Meclisinde Van mebusluğu yapan Papazyan ise bir bildiri yayınlayarak, "Kafkasya’da gönüllü Ermeni alaylarının hazır bulundurulmasını, bunların Rus ordularının öncüleri olarak Ermenilerin yaşadıkları bölgelerdeki kilit noktaları ele geçirmelerini ve Anadolu topraklarında ilerleyecek Ermeni alayları ile hemen birleşilmesini" istemiştir(8). Bütün bu emirler fazlasıyla yerine getirilmiş, Rus kuvvetlerinin Osmanlı ve Rus Ermenilerinden kurulmuş gönüllü alayları öncülüğünde Doğu'dan Osmanlı topraklarına girmesiyle birlikte Osmanlı ordularındaki Ermeniler (burada II. Meşrutiyet döneminde çıkarılan bir yasa ile Ermenilerin askere alınmalarının kabul edildiğini hatırlatalım) silahlarıyla firar ederek Rus kuvvetlerine katılmışlar ya da çeteler kurmuşlar, yıllardır Ermeni ve misyoner okul ve kiliselerinde saklanan silâhlar ortaya çıkarılmış, askerlik şubeleri basılarak yeni silahlar sağlanmıştır. Silâhlanan bu çeteler komitelerin “kurtulmak istiyorsan önce komşunu öldür" talimatı üzerine erkekler cephelerde olduğu için savunmasız kalan Türk şehir, kasaba ve köylerine saldırarak katliama girişmişler, Osmanlı kuvvetlerini arkadan vurmuşlar, Osmanlı birliklerinin harekâtını engellemişler, ikmâl yollarını kesmişler, yaralı konvoylarını pusuya düşürmüşler, köprü ve yolları imha etmişler, şehirlerde ayaklanarak Rus işgalini kolaylaştırmışlardır. Rus kuvvetleri saflarındaki Ermeni gönüllü alaylarının yaptıkları zulüm o kadar ağır olmuştur ki, Rus komutanlığı bazı Ermeni birliklerini cepheden uzaklaştırarak geri hatlara sevk etmek zorunluluğunu hissetmiştir. O dönemde Rus ordusunda görev yapan bazı subayların hatıratı bu zulme bütün açıklığıyla tanıklık etmektedir(9). Ermeni katliamı yalnızca Türkleri hedef almamış, Trabzon dolaylarındaki Rumlar ve Hakkari dolaylarındaki Musevîler de Ermeni çetelerince katledilmişlerdir(10). Ermeni komitelerinin amacı bu topraklar üzerinde yaşayan Ermeniler dışındaki bütün unsurları yok etmek ya da göçe zorlamak ve böylece kurulması hayal edilen Ermeni Devletinde Ermenilerin çoğunlukta olmalarını sağlamaktır. Rus kuvvetleriyle birlikte sının ilk geçen Ermeni birliklerinin başında Armen Garo lâkabıyla tanınan eski Osmanlı mebusu Karekin Pastırmacıyan bulunmaktadır. Yine eski mebuslardan Murad lâkabıyla bilinen Hamparsum Boyacıyan Ermeni çetelerinin başında cephe gerisinde Türk kasaba ve köylerine saldırmakta ve "Ermeni milleti için tehlike teşkil ettiklerinden Türk çocuklarının dahi öldürülmesini" emretmektedir. Bir diğer eski mebus Papazyan çeteleriyle Van, Bitlis ve Muş dolaylarını kasıp kavurmaktadır. Rus kuvvetlerinin 1915 Man ayında bu kez Van yönünde harekâta geçmeleri üzerine 21 Nisanda Van'da geniş çapta bir Ermeni isyanı başlamış, bu isyan sonucu Van Rusların eline düşmüştür. Rus Çan II. Nikola Van'daki Ermeni komitesine 21 Nisan 1915'de bir telgraf göndererek, "Rusya’ya yaptığı hizmetler nedeniyle teşekkür etmiştir." ABD'de yayınlanan Ermeni gazetesi Goçnak 24 Mayıs 1915 tarihli sayısında "Van'da yalnızca 1.500 Türk'ün kaldığını" iftiharla bildirmiştir. Taşnak temsilcisinin 1915 Şubatında Tiflis'de toplanan Ermeni Milli Kongresinde yaptığı konuşmada, "Rusya'nın Osmanlı Ermenilerini silahlandırmak, hazırlamak ve isyanlar çıkarmalarını sağlamak için savaştan önce 142.900 ruble verdiğini" söylemesi(11), Rus Ermeni ittifakı ve Ermeni komitelerinin savaş öncesinde nasıl bir hazırlık içinde olduklarını bütün açıklığıyla gösterecek niteliktedir. Ermeniler, bu ayaklanmaları ve faaliyeti, Osmanlıların tehcir karan üzerine girişilen bir meşru müdafaa olarak takdim etmek alışkanlığındadırlar. Oysa ortada henüz alınmış bir tehcir kararı yoktur ve isyanlar tehcirin değil, tehcir isyanların sonucudur. Bütün bunlar olup biterken İngiliz ve Fransız donanmaları Çanakkale Boğazını zorlamakta, Osmanlı orduları Galiçya'dan Doğu Anadolu ve Irak'a kadar çeşitli cephelerde düşman kuvvetleriyle çarpışmaktadırlar. Osmanlı Hükümeti bu durum karşısında, önce Ermeni Patriği, mebusları ve önde gelenlerini çağırarak Ermenilerin müslümanları katletmeye devam etmeleri halinde gerekli önlemleri alacağını bildirmekle yetinmiş, bu sonuç vermeyince 24 Nisan 1915'de Ermeni komitelerini kapatmış ve yöneticilerinden 235 kişiyi devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklamıştır. Dışarıdaki Ermeni toplantılarının her yıl "katliam" yıldönümü diye andıkları 24 Nisan işte bu 235 kişinin tutuklandığı tarihtir. Osmanlı Hükümeti maruz kaldığı bu büyük iç ve dış tehlikeler nedeniyle benzer tehlikelerle karşılaşan tüm ülkelerin almakta tereddüt göstermeyeceği bir önleme başvurarak, savaş bölgeleri yakınlarındaki Ermenileri daha güneydeki Osmanlı topraklarına, Suriye'ye tehcir etmiştir. Muvakkat Kanunun tarihi 27 Mayıs 1915'tir. Ermeni tarihçi Leo'nun da belirttiği gibi, Osmanlı Hükümeti "Rus kışkırtmalarına kapılarak ve Rus silâhlarına güvenerek karışıklık ve isyanlar çıkaran Ermeni komiteleri karşısında kendi varlığını korumak hakkını kullanmıştır." Üstelik tehcir bir cezaî işlem değil, güvenlik nedenleriyle belirli bir grubun belirli bir yerde ikamete mecbur edilmesidir. Bir savaş halinde düşman ile işbirliği yaptığı sabit olmuş ve üstelik, bu işbirliğini bir iftihar vesilesi olarak gören topluluklarının, zararlı faaliyetlerinin önlenmesi bakımından belirli bölgelerde mecburî ikamete tâbi tutulmaları itiraz edilecek bir husus da olmasa gerektir. Bu tedbir II. Dünya Savaşında bile bütün devletlerce uygulanmıştır. Kaldı ki, Osmanlı Hükümeti Ermenilerin tehcir sırasında zarar görmelerini önlemek için somut bir gayret de göstermiştir. Bu amaçla yayınlanan emirler bunun belirgin kanıtıdır: "Bahsi geçen kasaba ve köylerde yerleşik ve nakli gereken Ermenilerin yeni yerleşme bölgelerine hareket ettirilmeleri ve yolculukları sırasında rahatları sağlanmalı, canları ve malları korunmalıdır; varışlarından yeni yurtlarına tamamıyla yerleşmelerine kadar iaşeleri mülteci tahsisatlardan karşılanmalıdır: bunlara daha önceki mali durumları ve hali hazır ihtiyaçlarına göre mal ve toprak dağıtılmalıdır; ihtiyaç sahipleri için Hükümet evler yapmalı, çiftçi sahibi zanaatkârlara tohum, alet, teçhizat temin etmelidir."(12) "Bu emrin tamamıyla Ermeni isyancı komitelerinin genişlemesine karşı bir önlem olması nedeniyle, Müslüman ve Ermeni gruplarının karşılıklı katliama girişimlerine yol açacak şekilde yerine getirilmesinden kaçınılmalıdır." "Yeniden yerleştirilen Ermeni gruplarına refakat etmek üzere özel görevliler temini için düzenlemeler yapılacak, bunların yiyecek ve diğer ihtiyaçları sağlanacak, bu amaçla gerekecek harcamalar göçmenlere ayrılan hükümet tahsisatından karşılanacaktır"(13) "Göçmenlerin yolculukları sırasında varış yerlerine kadar gerekli iaşeleri sağlanmalıdır. Yoksul göçmenlere yerleşebilmeleri için kredi verilmelidir. Yolculuk halindeki kişiler için kurulan kamplar muntazaman denetlenmelidir; bu kişilerin refahı için gerekli önlemler alınmalı, ayrıca asayiş ve güvenlikleri sağlanmalıdır. Yoksul göçmenlere yeterli yiyecek verilmeli ve sağlık durumları her gün doktor tarafından denetlenmelidir... Hasta, kadın ve çocuklar trenle, diğerleri ise dayanıklılıklarına göre katırla, araba içinde veya yaya olarak gönderilmelidir. Her konvoya bir müfreze muhafız refakat etmeli, her konvoyun yiyecek malzemeleri varış yerine kadar korunmalıdır... Kamplarda veya yolculuk sırasında göçmenlere karşı bir saldırı vuku bulursa, bu saldırılar derhal püskürtülmelidir."(14) Ermenilerin Doğu Anadolu'daki çarpışmalar ve tehcir sırasında kayıplar verdikleri doğrudur, esasen bunu kimse inkâr etmemektedir. Bir dünya savaşı, bir ayaklanma ve isyan ve bunun sonucu bir tehcir söz konusudur. Savaştan kaynaklanan genel asayişsizlik ortamı ve şahsi kin ve intikam duygulan tehcir edilen kafilelerin birtakım saldırılara uğramasına neden olmuştur. Hükûmet bu durumu elinden geldiğince önlemeye çalışmış ve sorumlu gördüğü kimseleri de cezalandırmıştır. Öte yandan, savaş günlerinin güç koşulların, araç, yakıt, gıda, ilaç ve diğer imkânların yetersizliğini, ağır iklim şartlarını ve tifüs gibi salgın hastalıkların yol açtığı tahribatı da göz önünde tutmak gerekir. 90 bin kişilik bir Osmanlı kolordusunun Doğu cephesinde soğuk ve hastalıktan kırıldığı unutulmamalıdır. Cephelere uzak bölgelerde, hatta başkent İstanbul'da bile feci sıkıntılar çekilmiştir. Bu koşullar ve sıkıntılar yalnız Ermeniler için değil, bütün Osmanlılar için eşit şekilde geçerlidir ve uğranılan acılar herkes için ortak acılar olmuştur. Ermeni propaganda ve terör odaklarının bugün "20. yüzyılın ilk soykırımı" diye ilân ettikleri olayın aslı işte bundan ibarettir. KAYNAKLAR 1) NALBANDIAN, Louise-; a.g.e., sayfa 111. 2) Ermeni Komitelerinin Amâl ve Harekât-i İhtilâliyesi, İstanbul 1917, sayfa 144-146. 3) TCHALKOUCHIAN, Gr.-; Le Livre Rouge, Paris, 1919, sayfa 12. 4) TCHALKOUCHIAN, Gr.-; a.g.e. 5) URAS, Esat-; a.g.e., sayfa 594. 6) HOCAOĞLU, Mehmet-; Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, İstanbul, 1976. Sayfa 570-571. 7) Ermeni Komitelerinin Amâl ve Harekât-i İhtilâliyesi, sayfa 151-153 8) URAS, Esat-; a.g.e., sayfa 596-600 9) Örneğin “Journal de Guerre du Deuxieme Regiment d’Artillerie de Forteresse Russe d’Erzoroum, 1919”. 10) SCHEMSI, Kara-; a.g.e., sayfa 41-49 11) URAS, Esat-; a.g.e., sayfa 604. 12) 1915 Mayıs Tarihli Bakanlar Kurulu Talimatı, Başbakanlık Arşivi, İstanbul Meclis-i Vükelâ Mazbataları, Cilt 198. Karar No. 1331/163. 13) İngiliz Dışişleri Arşivi, 371/9158/E 5523. 14) İngiliz Dışişleri Arşivi, 371/9158/E 5523.
10.11.2014 - 22:17
0   0

Steve demiş ki;
Selda aman sen son toparlanmani yapma lutfen sende eksik kal cunki bizlere yalan veya yanlis yorumlar yazacaginiza yazmayin daha iyi olur ..butun dunya memleketleri aptal yanlis biliyorlar yada cikarlari yuzunden ermeni soy kirimi kabul ediyorlar dimi? birincisi Hic bir devlet is olsun diye soykirim gibi agir bir konuda yanlis adim atip agrisiz basini agritmaz ikincisi ermeniler dahil butun dunya hukumetleri turkiyeyi masaya oturmasi icin bu davanin aciga cikip konunun kapanmasi icin turkiyeye devamli cagrida bulunuyor siz kalkiyorsunuz turkiyenin masaya oturmak ve arsivler incelenmesi icin cagrida bulundugunuzu ittia ediyorsunuz ermenistan ve diger memleketler turkiyeye masaya otur diye defalarca cagrida bulundular turkiye hic bir cagriyi kabul etmedi .eger durum senin dedigin gibi olsaydi turkiye coktan masaya oturmus cozmustu bu sorununu .zaten bir evelki yorumunuzdan belliydi bu konu hakkinda ufacik bir bilginiz olmadigini bu isler baskasinin yalan yanlis yorumunlarini alip veya copyalayip buraya yapistirmanizla olmaz.. ben sizin daha evelki yorumuna karsilik yorum yapacaktim yapmadim SEBEBIDE Selin hanim efendi yorumunda acikladigi icin bende bir daha sana ayni seyleri yazmak istemedim ya lutfen yorum yapmadan evvel oturun bir dusunun akil var mantik hic bir memleket ortada delil olmadan ermeni soykirimi kabul etmez yada zorla kabul ettirilmez ermeniler desen senelerdir kanitlari koltuklari altinda turkiyenin masaya oturmasini icin bekliyor butun devletler turkiyeye gelin masaya oturun arsivler acilsin konu incelensin diye defalarca cagrisinda bulundu yani sizin anlayacaginiz ..sizin dediginiz gibi turkiye gelin masaya oturalim arsivler acilsin demiyor butun dunya turkiyeye bu sorunu halledin diyor ama turk hukumeti ortada cok buyuk deliller oldugunu bildiginden ve bu olay sonucunda cok agir cezalara carptiralacaklarini bildiklerinden simdiye kadar yapilan bir cagriyi daha kabul etmediler, Selda bilmediginiz konular hakkinda kendinizi biliyoor zannedip burda yanlis bilgiler yazmayin lutfen
10.11.2014 - 04:05
0   0

selda demiş ki;
Herkes son toparlamalarını yapıyor bari ben de son bir toparlama yapayım o zaman. Bir Ermeni olarak konu bazıları için nasıl özelse, bir Türk olarak da benim için özel. Batılı ülkelerin geçmişlerine bakarsak sömürgeleri altındaki ülkelerde yaptıkları soykırımları, katliamlar görürüz. Balkanlarda yaşanan vahşeti soykırım kabul etmeyen batılı ülkeler, olaylar sırasında sessiz kalmayı tercih etmiştir. Bu ülkeler olaylara siyasi gerekçelerle yaklaşmaktadır. Bu da benim onların aldıkları kararlara saygı duymama engel oluyor. Günümüzde Ermeni lobisinin uzun yıllardır sistematik olarak yaptığı çalışmalar sonuç veriyor. Birçok ülke bu sorunu farklı platformlarda kabul etmeye başladı. Bizim ülkemiz de açılımdı saçılımdı diyerek Amerikanın ve batılı ülkelerin emirlerini yerine getirmekle meşgul. Biz Türkler Ermeniler kadar bu işi ciddiye almadığımız için uluslararası platformlarda zayıf kalıyoruz. Üstelik bu tehcir, Ermenilerin tarihinde uğradıkları ilk yer değiştirme değildir. Ermeniler, geçmişte hakimiyeti altında yaşadıkları devletlere ihanetlerinden dolayı bir çok kez buna benzer göç hareketlerine tabi tutulmuşlardır. Sasaniler 379'larda 70.000 Ermeni’yi İran'a, Bizanslılar 1025'lerde Doğu Anadolu'daki 40.000 Ermeni'yi Sivas ve Kayseri'ye, Memluklar 1250'lerde 10.000 kadar Ermeni'yi Mısır'a, 1743'de İranlılar 24.000 Ermeni'yi İran içlerine ve 1777'de Kırım'ı işgal eden Ruslar bölgedeki binlerce Ermeni'yi steplere sürmüştür. Tarih boyunca sayısız göç ve sürgün olayına maruz kalan Ermeniler, bunların hiç birini gündeme getirmeden, sadece 1915'te Osmanlı devleti tarafından son derece haklı gerekçelerle yer değiştirmeye tabi tutulmalarını sözde soykırım adı ile sorun haline getirmeye çalışmaktadırlar. Aslında yapılması gereken şey olayı tarihçilere bırakmaktır. Ülkeler kendi tarih arşivlerini ilgili taraflarca kabul edilecek saygın tarihçilerden oluşacak bir kurula açmalılar. (Türkiyenin bu konu ile ilgili defalarca çağrısı oldu ve arşivlerin açılmasını, incelenmesini talep etti) Konu her yönüyle bu kurul tarafından tarafsızca incelendikten sonra verilen karara herkes saygı duymalı ve gerekenler yapılmalıdır.
05.11.2014 - 11:52
0   0

Canan demiş ki;
Lalem'cim bana ergen ergen soru sormussun ya ve ben hani "korkak" Canan buna cevap verememisim. :D yani Lalemcigim bu yazdigim üc cümle sana hitaben olmasaydi, üc kere gece yarilarinda benim hakkimda uzun uzun yazma geregi duyarmiydin hic? :D demekki yerine oturmus ki her cümleyi ölcüp bicip tartip sanki devlet sorunuymus gibi uuupuzun analize etme geregi duymussun .....kusura bakma ama cok eglencelisin gercekten, Burada senin her yazini ölcsek bicsek bazi celiskili düsüncelerini ortaya koysak saatletimi alirsin....Dünyada o kadar sorun varken bir takintili kendi ücgeninin icinde kilitli kalmis bir insan icin degmez diye düsünüyorum..... @sevgili Selin önce sevyeli yazdigin icin tesekkür ederim, benim her yorumcu arkadasin yazilarini biraz önce de belirttigim gibi bayana kadar ölcen bicenlerden degilim, ama sende benim iki hafta önce yazdigim her cümleyi analize etmek gereginde bulunmussun. Evet seninde belirttigin gibi her yorumcu degisiktir, belki cift niklidir, belki rol yapiyordur, ama bir gün yaptigi rol kendi kendine celme takiyordur ki, bazen buna sahit olabiliyoruz, degil mi? Ama bence.burada cogulari rol yapmiyordur ki zaten sanal alemi anonüm oldugundan buna gerek kalmisordur.... benim gibi gercek ismini kullansan bile...ve cogularinin zamanlari da kisitli oldugundan gözlemledigim kadariyla zaman zaman buradalar cünkü "Kara para ask" dizisi ortak ilgi alanimiz oldugu icin? Bende bunun icin buradayim, mesela bir tüyo ögrenmek icin veya dizi hakkinda sohbet etmek icin. Seninle her konuda olmasada cogu konularda hemfikirim, Her yazini zaman kisitligindan dolayi okuyamasamda, okudugum yazilarini ve yazma seklini begeniyorum. Benim düsüncem: burada kimse kimseye cemcirmemeli, ve kendine "agiz payi" verme hakki bulmamali, bu kisisel saldiriya geciyor cünkü, ve asil konuyu gözden kacirmamali..... umarim mesajimi anlasilmistir. Herkese sevgiler saygilar.
05.11.2014 - 08:02
0   0

SELİN demiş ki;
Sevgili MUSTİ bu toparlayan satırlarınla da aramızdaki son küçük soru işaretlerini kaldırdın. Sadece bir düşüncemizde nuans farkı var: ben Ermeni-Azeri sorunuyla Ermeni soykırımı konusunu birbirinden tamamen farklı iki konu olarak görebiliyorum sen bu konuda daha duygusalsın ve bunu tam yapamıyorsun. Korkularında haklı olabilirsin ama bir konuyu tabu haline getirmek çoğunlukla davaya zarar vermiştir. Sevgili STEVE sevgili SEMİRE’yle aranda geçenlere karışmak istemiyorum. Siz aranızdaki sorunları öyle veya böyle hallediyorsunuz Sadece ben onu bir savaşzede olarak anlıyabiliyorum . Senin bu konuya nasıl katıldığını biliyorum ve sende benim bu katılıma nasıl baktığımı biliyorsun. Senin soykırım konusunda hepimizden daha duyarlı olmanı anlamamak mümkün değil. Bu arada verdiğin bilgiler için teşekkürler. Her seferinde yeni birşeyler öğreniyorum, mesela bu sigorta olayını ilk defa duyuyorum. Bir gün gelecek herkes bazı gerçekleri istese de istemese de görmek zorunda kalacak. Belki biz bunu göremiyeceğiz ama mutlaka o gün gelecek. O zamana kadar biz sadece karşımızdakini kırıp dökmeden aydınlatmaya çalışmaktan başka bir şey yapamayız. Sevgiyle kal. Sevgili „Aaaa“ ben LaLem’le aynı düşünce yapısına ve hayat görüşüne sahip olmaktan rahatsız değilim ama senin bundan neden rahatsızlık duyduğunu anlıyamıyorum. Ben kimsenin emriyle birşey yapan biri değilim onun için sen emrettin diye şimdi LaLem’e bravo demiyeceğim ama senden çekindiğim için de onun doğru yaptığı bir harekete olan olumlu tepkimi göstermemezlik yapmam. Ben LaLem’in kimseyi aşağıladığını ve kimseye densiz dediğini okumadım. Nerede ve nasıl kimi aşağıladığını ve nerede kime densiz dediğini gösteririsen bununla ilgili düşüncelerimi belirtirim. Ama nihayetinde LaLem’in aşağıladığını iddia ettiğin yorumcularda yetişkin insanlar ve kendilerini savunabilirler. Veya bunu sen yapmak istiyorsan aşağılan şahsın bizzat ve alenen yanında olup LaLem’e ağzının payını verebilirsin. Bunun için benim rızam gerekmiyor. Başarılar. LaLem’cim, seni yine ihmal ettim ama bunu telafi edeceğimden emin olabilirsin. Biraz daha sabır. Öptüm canım.
05.11.2014 - 04:22
0   0

SELİN demiş ki;
SEVGİLİ KPA YORUMCULARI, ben genelinde yorumcuların birbirlerini bu sayfaya yazdıkları yazılar konusunda o veya bu şekilde kısıtlamalarına karşıyım. Ama şu son iki bölümde olanlar bana benimde bazı yorumcuların istek ve kaygılarını göz ardı etmemem gerektiğini gösterdi. Ben ne kadar insanların her konuda tartışabileceklerini ve tartışma sonunda yine kaldıkları yerden devam edebileceklerine inanan ve bunu uygulayabilen biri olsamda bunu yapamayan yorumcuların olmasını olağan kabul etmek zorunda olduğumu görüyorum. Aslında arkadaşların uzun yazılara okunma zorluğu dolayısıyla karşı çıkmalarını, politik konuların kırgınlıklara kızgınlıklara ve tabii dolayısıyla sayfada huzursuz bir ortam yaratması nedeniyle istenmemesini, sayfada yazan bazı kişilerin birbirleriyle özel bir iletişim ve diyalog içinde olup özel konularda yazışmasından duyulan rahatsızlığa olumlu olarak yorumlamam gerektiğini düşündüm. Bütün bunlar bu yorumcuların sayfamızın herkesin zorlanmadan kızıp kırılmadan, kendisini konu dışında hisstmeden birlikte yorumlayabileceği bir konu çevresinde toplanmak istediklerine işaret ki bu da güzel bir şey. Öteki taraftan tabii benim sadece dizi yorumu konusunda deği, l yeri gelince başka konularda konuşmak ve bazı yorumcularla diyalog içinde olmak isteğim de var.Ben bu iki isteği nasıl bir araya getirebilirim diye düşündüm ve kendim için şöyle bir çözüm buldum. Dizi yorumlarımı başka konularla karıştırmadan ayrı ve kısa kısa yazacağım ve dizi yorumudur diye başında belirteceğim. Birisine özel olarak birşeyler yazmak veya yeri geldiği için açılan bir konuda yazmak istersem bunu özeldir veya yazdıklarım şu konuyla ilgilidir diye belirteceğim. Böylece dizi yorumu okumak isteyen arkadaşlar iki üç satırlık dizi yorumu okumak için bir yığın yazı okumak zorunda kalmazlar. Dilerim bu şekilde bazı hoşnutsuzluklar ortadan kalkar ve hep birlikte yeni bir başlangıç yaparız. Herkese sevgiler.
05.11.2014 - 04:19
0   0

SELİN demiş ki;
Sevgili MUSTİ bu toparlayan satırlarınla da aramızdaki son küçük soru işaretlerini kaldırdın. Sadece bir düşüncemizde nuans farkı var: ben Ermeni-Azeri sorunuyla Ermeni soykırımı konusunu birbirinden tamamen farklı iki konu olarak görebiliyorum sen bu konuda daha duygusalsın ve bunu tam yapamıyorsun. Korkularında haklı olabilirsin ama bir konuyu tabu haline getirmek çoğunlukla davaya zarar vermiştir. Sevgili STEVE sevgili SEMİRE’yle aranda geçenlere karışmak istemiyorum. Siz aranızdaki sorunları öyle veya böyle hallediyorsunuz Sadece ben onu bir savaşzede olarak anlıyabiliyorum . Senin bu konuya nasıl katıldığını biliyorum ve sende benim bu katılıma nasıl baktığımı biliyorsun. Senin soykırım konusunda hepimizden daha duyarlı olmanı anlamamak mümkün değil. Bu arada verdiğin bilgiler için teşekkürler. Her seferinde yeni birşeyler öğreniyorum, mesela bu sigorta olayını ilk defa duyuyorum. Bir gün gelecek herkes bazı gerçekleri istese de istemese de görmek zorunda kalacak. Belki biz bunu göremiyeceğiz ama mutlaka o gün gelecek. O zamana kadar biz sadece karşımızdakini kırıp dökmeden aydınlatmaya çalışmaktan başka bir şey yapamayız. Sevgiyle kal. Sevgili „Aaaa“ ben LaLem’le aynı düşünce yapısına ve hayat görüşüne sahip olmaktan rahatsız değilim ama senin bundan neden rahatsızlık duyduğunu anlıyamıyorum. Ben kimsenin emriyle birşey yapan biri değilim onun için sen emrettin diye şimdi LaLem’e bravo demiyeceğim ama senden çekindiğim için de onun doğru yaptığı bir harekete olan olumlu tepkimi göstermemezlik yapmam. Ben LaLem’in kimseyi aşağıladığını ve kimseye densiz dediğini okumadım. Nerede ve nasıl kimi aşağıladığını ve nerede kime densiz dediğini gösteririsen bununla ilgili düşüncelerimi belirtirim. Ama nihayetinde LaLem’in aşağıladığını iddia ettiğin yorumcularda yetişkin insanlar ve kendilerini savunabilirler. Veya bunu sen yapmak istiyorsan aşağılan şahsın bizzat ve alenen yanında olup LaLem’e ağzının payını verebilirsin. Bunun için benim rızam gerekmiyor. Başarılar. LaLem’cim, seni yine ihmal ettim ama bunu telafi edeceğimden emin olabilirsin. Biraz daha sabır. Öptüm canım.
05.11.2014 - 03:39
0   0

SELİN demiş ki;
Sevgil CANAN, seninde geçen bölümde Sevgili STEVE’e hitaben yazdıklarından bir yabancı olarak okul eğitimin sırasında çok olumsuz şeyler yaşadığını anlıyorum ama ayakta kalmayı öğrendik demenden bazı şeyleri aşabildiğini de anlıyorum. Bu Almanlara yaklaşarak mı yoksa onlardan uzaklaşarak mı oldu diye merak ettim. Ayrıca senin şimdiki zamanda aşırı dincilik gibi yeni gruplaişmalar oluşuyor ve tabii bunlarla yeni tehlikeleri beraberinde getiriyor tespitini çok doğru bulduğumu belirtmek isterim. Ama senin yazdıklarından benim en çok dikkatimi çeken şu yorumun oldu (aktarıyorum): „ilk baslarda siveli yazilar yazanlar bir iki hafta icinde siveleri adeta yok oluyor ve Türkceleri mükemmellesiyor.... diger haziretleri kralicelere de elestiri gelince adeta yetenek patlamasina sahit oluyoruz, birden tercümanlik, avukatlik, tarih uzmani edebiyat hocasi gibi cok yetenekler ortaya cikiyor .....bu sayfayi gercekten cok seviyorum cesit cesit insanlar var, hepsi akilli bilgili, ve bazilarida coook "sosyal"..“ Bu yorumun bence çok üzerinde düşünülmesi gereken ve öok enteresan bir yorum. Sen aslında sanal alemde yazışan bir çok kişinin düşüncelerini ve şüphelerini dile getiriyorsun. Tabii ki burada akla gelen ilk soru karşımdaki insan hakikaten kendini gösterdiği gibi olan birimi yoksa bu yapay bir kişilik mi? Mesela beni örnek alalım (kendimi öne çıkarmak için değil başkasını kırmamak için kendimden örnek veriyorum, yanlış anlaşılmasın) ben a,b,c olduğumu d,e,f gibi yaşadığımı v.s iddia ediyorum. Ve çoğunlukla olumlu özelliklerimi gösteriyorum burada. Sadece ben değil bunu herkes yapıyor belkide, yoksa burada belkide kelimesini mutlaka olarak değiştirmemiz daha mı gerçekçi olur. Yine dediğin gibi herkes çok bilgili, çok maharetli, çok sosyal v.s . bu mümkün mü? Aslında sanal bir ortamda her rolü oynıyabiliriz. Kendimizi kusursuz bir kişilik gibi gösterebiliriz aksini kimse ispat edemez . Ama bunu hakikaten yapabiliyor muyuz. Bence hayır. Bence bütün bu imkanlara ve özgürlüğe rağmen hepimiz fotoshoplu olsak bile büyük ölçüde kendimiz kalıyoruz. Çünki kimse kişiliğinden ödün vermek istemiyor. Öyle olmasaydı bu kadar çeşitli kişilik olmazdı. Sadece tek tip bir kişilik olurdu burada. Ama benbirbirine benzeyen iki kişilik tespit edemedim. Gerçi sevgili „Aaaa“ benimle LaLem’in aynı kişiliğe sahip olduğumuzu iddia ediyor ama ben bunu böyle görmüyorum. Ben çok iyi anlaşsak bile aramızda çok fark olduğunu tahmin ediyorum. Bu durum benim için çok ama çok enteresan, hatta olağanüstü bir durum bir araştırmaya konu bile edilebilir. Bu cesur cümlelerinle benim bunları düşünmeme önayak olduğun için teşekkürler Canan‘cım.
05.11.2014 - 02:34
0   0

SELİN demiş ki;
Sevgili MSFİGO, senin senin bir Türk olarak Alman toplumunda yaşadığın zorlukları ve isyanını çok iyi anladığımdan emin olabilirsin. Hele ev arayan bir Türk için bunun tam bir dram olduğu kesin. Bunun sebeplerinden biri mutlaka yabancı düşmanlığı. Aslında yabancı düşmanlığı değilde bazı yabancı gruplara duyulan düşmanlık diye kısıtlamak gerekir . Bunların başında tabii ki Türkler geliyor. Bunun teorik sebeplerini mutlaka sende biliyorsundur ama kısaca tekrar özetlersek toplum yapılarının farklılığı, doğu ve batı kültürleri arasındaki derin uçurum, Almanya’da yıllarca uygulanan entegrasyonu engelleyici ve ötekileşmeyi destekleyici politika ve tabii Türkler‘ in çoğunun çeşitli sebeplerden kendilerini isole edip kendilerine gettolarda parelel bir dünya kurmaları. Unutmamak gerekir ki yaşanmış bir çok olumsuzluklarda var. Almanların tutumu Türklere karşı her geçen yıl biraz daha arttı. 1970 lerde bir Türk’ün ev bulması bu kadar zor değildi. Bu konularda kitaplar yazıldı. Yapabileceğimiz tek şey: olaylara duygusal olarak değil rasyonel olarak bakıp hemen ümitsizliğe düşüp ve suçlamaya başlamadan bu toplumda faydalanabileceğimiz bütün imkanlardan faydalanıp bize yapılan haksızlığa karşı durmamız gerek. Sana söylenen şey resmen bir ayırımcılık AGG ye göre suç bile sayılabilir. Kendin birşey yapmak istemiyorsan bir sendikanın yabancılar koluna, yabancılar meclisine veya herhangi bir dernek ve kuruluşa başvurup bunu anlatabilir onlardan yardım ve aracılık isteyebilirsin. Alman vatandaşı olduğun halde senin kökenini soruşturan insana kızmadan onunla diyalog kurabilir sakin sakin ona duygularını ve düşüncelerini anlatabilirsin. Ve en önemlisi de herhangi bir dernek veya partide bir lobi çalışmasına katılabilirsin. Bu toplumda Alman ve Türklerin uyumlu şekilde birbiriyle yaşayabilmeleri için yapılacak çok şey var ve mutlak bu katedilmesi gereken uzun bir yol. Ve bu yolda giderken çok üzüntüler yaşanacak ve belki biz ideal durumu göremiyeceğiz ama yapılacak başka birşey yok. Ukalalık etmek istemiyorum ama ben Türk olduğum için bana tepki duyduğunu belirtmekten çekinmeyen Almanlarla bile sukunetle ve suçlamadan konuşarak olumlu sonuç almış bir insanım. Sana bütün bunları yapabilmen için kuvvet ve metanet diliyorum canım.
05.11.2014 - 02:32
0   0

Daha Fazla Yorum
Yorum Yap

Dizinin Diğer Bölümleri
Yerli Diziler
Eski Diziler
Yabancı Diziler