logo

Kara Para Aşk 21. Bölüm izle

Özet: Elif ve Ömer Roma'dan Metin'in onlara yem olarak bıraktığı Nedim ile dönerler. Kızının Metin'in elinde olduğunu düşünen Nedim korktuğu için konuşmaya niyeti yoktur. Metin'in Nedim'i özellikle arkasında bıraktığına inanan Ömer ise sonunda Nedim'i konuşturmayı başarır. Nedim'in anlattıkları Ömer'in yeni kapılar açmasına sebep olacaktır. Nedim'in kızını kurtarmak için operasyon düzenleyen Ömer ve Sami çocukları ameliyat etmek üzere olan Doktor Giray'ı suçüstü yakalar. Tayyar ve Giray arasındaki bağlantıyı Elif sayesinde kuran Ömer, Giray'ı konuşturmak zorundadır. Uzaklaştırma cezası olan Ömer emniyette sorgu için bekleyen Doktor Giray'ı konuşturup ondan Tayyar Dündar adını alabilecek midir? Her şeyin yolunda gittiğini düşünen Tayyar, ameliyat sırasında yapılan baskını ve Giray'ın Ömer'in elinde olduğunu öğrenir. Baskının nasıl gerçekleştiğini anlamaya çalışırken Nedim'in Roma'da yakalandığını duyar. Tayyar, Metin'in ona hazırladığı tuzağı anlayıp kurtulmayı başarabilecek midir? Nilüfer'i almak için İstanbul'a dönen Metin onu ikna etmek için yeniden karşısına çıkar. Nilüfer Metin'e güvenmediğini bir kez daha söyler. Metin Nilüfer'in güvenini kazanmak ve ona olan sevgisini ispatlamak için kendisini tehlikeye atarak soyadını söyler. Nilüfer şoke olur. Nilüfer bu sırrı saklayabilecek midir?
Sad demiş ki;
Diziyi psikopata bağlamasaylardı pek güzel olacaktı. ama hüseyin her şeyi mahv edecek bir tip.
15.02.2015 - 00:11
0   0

Menekşe demiş ki;
Demin unuttum. Shu Selin benim cok hoshuma gitti. Kendisini kutluyorum. Cok bilgili biri. Dizi hakkinda yazdiklari da bashka konuda aktardiklari da güzel. Ayishigi Sami hakkinda soylrdiklerine katiliyorum. Bana gorese gicik bir tip
25.01.2015 - 20:52
0   0

Menekşe demiş ki;
burada bu kadar çok yazi yazmak doktora tezisi gibi bir shey olmali. Cok hosh ya. Hem diziyi eleshtiriyorlar, hem de konushuyorlar:)))
25.01.2015 - 20:49
0   0

SELİN demiş ki;
Sevgili Musti, haklısın, benim aktardığım bilimsel ırkçılık tanımı yanında Orta ve Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan göçmenlerin maruz kaldıkları yabancı düşmanlığı ve ayrımcılık konularında tartışan düşünürlerin 1980 yıllarından sonra geliştirmiş oldukları yeni bir ırkçılık tanımı daha var. Bu tanım şöyle “bir toplumun çoğunu oluşturan bir sosyal grup (mesela Almanyada Almanlar) kendi kültürünü ve yaşam tarzını azınlıkta olan diğer sosyal grupların (mesela Türklerin) kültüründen üstün ve belirleyici bulup azınlıklardan bu değerleri benimsemesini ister ve üstelik azınlık bireylerinin özelliklerini küçümser, geneller ve bütün bunlarda bu grubun haksızlıklara uğramasına ve ayrımcılığa maruz kalmasına sebep olursa bu da bir nevi ırkçılıktır. Burada ırkların üstünlüğünün yerini kültürel üstünlük almaktadır ama ırkçılıkta olan diğer özellikler aynen görülmektedir. Fakat klasik ırkçılıkla bu ırkçılık arasında bir fark vardır. Azınlıklar belirleyici kültüre uyumlu yaşarsa eşitsizlik ortadan kalkabilir Irkların üstünlüğüne dayanan ırkçılıkta ise bu mümkün değildir. Çünki başka bir kültürden gelen bir göçmen (mesela bir Türk) Almanya’daki yaşam kurallarını öğrenebilir ama ırkını değiştiremez”. Bu tür tanımlanan ırkçılığın mesela Almanya’da yaşayan göçmenllerin günlük hayatına sen, sevgili MSFİGO ve sevgili Canan’ın da anlattığı gibi çok olumsuz etkileri olmakta onların bilhassa ev ve iş ararken , okul eğitimi, meslek eğitimi, ticaret hayatında v.s. haksızlığa uğramasına sebep olmakta ve bu durum da göçmenlerin hayatında derin traumatik izler bırakmaktadır. Ben bunun bilincinde bir insanım ama buna rağmen Almanya’da da birine kolayca ırkçı demem. Mesela içinde sadece her gürültüden rahatsız olan yaşlı çiftlerin oturduğu bir binadaki bir daireyi çok çocuklu bir Türk ailesine vermeyen bir Alman’a ırkçı diyemem. Burada bazı yaşanmışlıklardan doğan tedbir vardır. Nitekim Almanya’da Türklerle Almanların birlikte oturduğu evlerin pek çoğunda gürültü ve evtemizliğini yapmama nedeniyle anlaşmazlıklar çıkmaktadır. Bilhassa orta yaş üstü Almanlar bu konuda daha hassas ve hoşgörüsüz olmaktadırlar. Çoğunlukta bu tip kiracıların oturduğu bir binaya çocuklu genç bir Türk ailesi almak iki taraf içinde yıpratıcı olabilir diye düşünüyor olabilir. Ama aynı eve orta yaşlı ve çocuksuz bir Türk çiftini almak istemeyen bir Alman’ı ırkçılıkla suçlayabilirim. Yani bence bir olayı ırkçılık olarak adlandırmadan önce olayı her yanından aydınlatmak gerekir. Mesele ırkçılık sözünü kullanmaktan korkmak değil doğru yerde kullanmaktır. Bu toplumlarda adaletsizlik, ayrımcılık ve hor görme bir bireye sadece yabancı olduğu için değil başka sebeplerden de yapılabilir. Mesela başka bir sosyal sınıfa ait olduğu için (zengin, fakir, akademisyenin , sıfatsız işçi) hor görülen Almanlar’da vardır. Eğer bir toplumda başımıza gelen herşeyi , her hor görücü sözü veya hareketi ırkçılık ve bunu bize yapanıda ırkçı olarak tanımlarsak hem haksızlık yapmış olur hemde bu kelimelerin yıpranmasına, söylem gücünü kaybetmesine sebep oluruz. Ayrıca unutmıyalım ki böyle yaparsak Almanlar’ı , onların din ve kültürlerini hor gören onlar için Almanlar’ın söylediği sözlerden çok daha ağır sözler söyleyen ve bunların hepsini genelleyen göçmenlerin (mesela Türklerin) büyük bir kısmına ırkçı dememiz gerekir. Ama biz bunun böyle olmadığını biliyoruz. Sarrazin tabii ki ırkçılık yapmaktadır. Çünki o belli bir kültürden gelen insanları sadece genellememiş onları küçümsemiş ve bunların değişmezliğine değinmiştir. Fakat bu bahsettiğimiz ırkçılığın ermeni meselesindeki ırkçılıkla alakası yoktur. Sen “ dünyanin dört bir tarafinda savaslar, catismalar var, bu durumun yolactigi kollektif travmalari kastettim. Bu travmalar insanlari düsmanliga, irkci olmaya götürürse ne olur dünyanin hali demek istedim.“ diyorsun. Buna karşılık sana üzülerek verebileceğim cevap : „evet, bu traumalar insanları hakikaten düşmanlığa ve ırkçılığa götürüyor“ olacaktır. Bunun en güzel örneği Yugoslavya savaşı öncesi ve sonrası sırplar, Bosnalılar, Hırvatlar ve Arnavutların durumları. Mesela Savaç öncesi Almanya’da Yugoslavya’nın bütün halklarının Yugoslav klüplerinde organize olmuş birlikte gülüp eğlenirken bu savaştan sonra birbirlerine nasıl düşman olduklarını birebir yaşadık ve yaşıyoruz. Senelerce birbiriyle savaşıpta savaş biter bitmez can ciğer kuzu dolması olan iki grup tanımıyorum ben. Sen tanıyorsan bunu bana örnek verebilirsin. Taraflar sadece birbirlerine düşman olmuyorlar bu düşmanlığı sona erdirmek için çalışan kendi insanlarına bile düşman oluyorlar. Buna örnek olarak konumuz olduğu için Azeri ve Ermeni barış aktivistlerinin kendi halkları tarafından yapılan saldırılara maruz kalmasını gösterebiliriz. Senin örnek olarak bahsettiğin, yabancı gençler tarafından dövülen ama onlara düşman olmayan Alman arkadaşının olayı ise bu konuya uyan bir örnek değildir. Hayatın hakikati şudur ki 80 sene birbiriyle savaşan tarafların travması birkaç gençten dayak yiyen birinin travmasıyla aynı değildir ve tedavisi çok ama çok uzun bir zaman ister. Ayrıca senin anlattığın olayda dayağı yiyen belirli bir politik bilinci olan ve tolerans çıtası oldukça yüksek olan „ die Linke“ Partisi üyesi değilde başka bir Alman olsaydı durum bambaşka olabilirdi. Nitekim benim şahit olduğum bir kaç durumda seninkinin aksi olduğu da oldu. Bir yabancının saldırısına uğramadan önce onlara çok olumlu bakan bir kaç Alman bu olaydan sonra onlara düşman kesildi ve ben bu düşmanlığı ırkçılığa bağlıyamam sadece yaşamış oldukları traumaya bağlıyabilirim. Bu düşmanlık duygularından kurtulmaları için uzun bir sürenin geçmesi gerekeceğini de biliyorum. Ben ırkçılık konusu derin , çok kapsamlı ve titizlik isteyen bir konu derken yabancıların (bilhassa Türklerin) mesela Alman toplumunda şu anda ırkçılık olarak adlandırılan muammelelere maruz kaldıkları gerçeğini göz ardı etmiyorum. Ve aynı şekilde Azeri Ermeni düşmanlığı konusunda yazdıklarım bu düşmanlığa arka çıkmak için değil, sadece bu düşmanlığı izah etmek ve olaya empati ile yaklaşmak gerektiğini belirtmek için. Ne Almanya’da göçmenlerin yaşadığı her olumsuzluğu ırkçılık olarak adlandırmak ne de uzun süredir Ermenilerle savaşan ve bu savaşın açtığı yaralar nedeniyle büyük bir kısmı Ermenilerle dost olamıyacağını düşünen Azerileri ırkçılıkla suçlamak bir çözümdür ve hatta çözümü zorlaştırır. Son olarak söylemek istediğim şey: ben Ermeniler’le Azeriler arasında olan sorunlar konusunda fikir belirttiğim her sefer Ermeniler’e Türkiye Cumhuriyeti tarafından yapılan haksızlığı ve bu halkın geçmişte yaşadığı soykırımı düşünüp onlara karşı daha hoşgörülü olmak zorunda hissetmiyorum kendimi. Eğer Ermeniler’de bu savaş sırasında insanlık dışı şeyler yaptılarsa, ben ırkçılıkla suçlanmadan onlarıninsanlık dışı hareketler yaptığını söyleme hakkını kendimde buluyorum. Aynı İsrail’e Filistin konusunda İsraili suçladığım gibi. Ayrıca babası tarafından şiddet gören bir adamın çocuğunu dövmesi suç değerlendirilmesi sırasında hafifletici sebep olarak görülebilse bile dedesinin dedesi başka bir adam tarafından şiddet gördü diye çocuğunu döven adamın suçu hafiflemez. Buraya 1992 de başlayan ve 20.000 -30.000 (buna göçe zorlanan 900.000 Azeri’lerin sefalet, açlık donma ve hastalıklar nedeniyle ölenleri dahil değil) arası insanın ölümüne sebep olan savaşta Ermeniler’in savaş sırasındaki tutumuyla ilgili Almanya’nın Spiegel derginde çıkan bir makelenin bir kaç paragrafını aktarmak istiyorum. Almanca bildiğini tahmin ettiğim için tercümeye gerek yok diye düşünüyorum. Okursan belki ne demek istediğimi anlaman daha kolay olur. Bütün bu anlattıklarım sadece benim neden „ ben Ermeniler’le dost olamam diyen her Azeri’ye ırkçı diyemiyeceğimin izahı ; savunma değil. Herzaman savunduğum şeyse sadece herşeye hoşgörü anlayış ve sevgi ile bakmak; tarihteki yaşananlardan bir pay çıkarmak; yapılan haksızlıkları unutmayıp düzeltilmesine çalışmak ama biryerde birşeyleri unutup yeni başlangıçlar da yapmak. Sevgiler Musti.
01.11.2014 - 14:48
0   0

Semire demiş ki;
Sevgili Seldacım söylediklerine katılıyorum, Burada politik konulara ben başlattım, Ben de bitirdiyimi belirttim ama birileri kapatmak istemiyor. Bu aslında benim asl irkçı olanların kulaklarını çımlatmış olduğumu gösteriyor. Hemen saldırıya keçdiler. Yahu kimse burada bana sen irkçısın demedi, Ben Selinin yazmış olduklarından öyle bir şeyler kast ediyor ola bilir deye düşünerekden. Ben irkçı deyilim. Dedim Ama birileri günümüzde irkçılık rafine bir biçimde ileritiliyor. Bu kişi- yani ben irkçı olmadığını iddia etse de kendisi aslında ırkçı dedi. Senin de belirttiyin kibi Ya sen beni tanıyormusun? Nasıl bir genel kültüe sahip olduğumu biliyormusun ki, yarğısız infaz ediyorsun. Eğer o kadar sosial-demokratsansa Ömrünün 25 yılından fazlasını sosialist ideyalarla yaşayan birine sosial-demokratçılığı öğrete bilmezsin. Demem şu ki, Sovietler döneminde bura dahil olan hiç bir millet ayrı-qayrı yaşamıyordu. ama insanlık hali ya, sen deme asrların topladığı kin-nefret hiç bir zaman tükenmez ve de her nesilden olan insanları zehirliye bilir. Bunu bizzat yaşadım ve bu nedenle birilierin kerçek anlamda diğerini sevqyle gucaklamasına inanmıyorum. Bu nedenle de birlerinin sinsi-sinsi başına gelenleri zavallı biri kibi hep haksızlığa uğradığını göstermeye çalışması aslında onların irkçı olduğunun göstercisi. Oysa kendilerinden birilerinin diger millete mansup olanları nasıl katl ettiklerine bir de baksınlar. Birileri Azerilerin türk ermeni meselesi ile alakası olmadığını bildiyiyni söyledi. Ama malesef bilmiyor ki, azeriler 1915-ci il olaylarının intikamı için hedef seçildiler. Ben de bir tarafı bu kadar yarqısız infaz eden, diğer tarafa nerdeyse övqüler sovuran birinin demokrat olduğuna inanmıyorum. Ama MSFİKO nikli arkadaş çok haklı her kesin bir hayat terzi ve de bakışaçısı var.
01.11.2014 - 12:47
0   0

selda demiş ki;
kurulan mahkemeden bahsedecek olursak, Damat Ferit Paşa Hükümeti vatanseverleri yargılamak için Divan-ı Harb-i Örfi isimli bir Mahkeme kurmuş, ilk başkanı Hayret Paşadır. Ermeni Patriği Zaven Efendinin bizzat hazırladığı idam listesini kabul etmeyen Hayret Paşa görevden çekilmiş ''ben bu işi yaparım'' diyen Mustafa Nazım Paşa göreve getirilmiş, idam listeleri infaz edilmiştir. Haksız yere vatanseverler asılmıştır. Vanda bir gecede ermeniler tarafından öldürülen 60 bin türkden bahsetmek, suçluların yargılanmadığını söylemek yersiz. İbret dolu bir idam Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Beyin idam sehpasında şehit edilmesidir. ilginç olan Divan-ı Harbi Örfi isimli mahkemenin idam cezası verilen isimlerin hepsinin türk olması ve türk katliamlarını gerçekleştirenlerin yargılanmamasıdır. bu mahkemeye yargılanacaklar listesini verenler o dönemin papazları, zararlı cemiyet yöneticileri ya da işgal güçleriydi.. mustafa kemal, rauf orbay, kazım karabekir hakkında idam kararı veren, ziya gökalp'ı bölücülükten dolayı yargılayan, urfa mutasarrıfını iftira ile asan mahkeme de bu mahkemedir.
01.11.2014 - 09:07
0   0

selda demiş ki;
STEVE, sizinle polemiğe girmeyeceğim. ama beni tanımadan, bilgi düzeyimi bilmeden beni cahil ya da art niyetli olarak tanımlamanız sizin kişilere yaklaşımınızın bir göstergesi sanırım. asıl yanlı olanın siz olduğunu düşünüyorum. elbette yazdığınız olayı biliyorum. benim de burada yazmadığım bir çok olay var. ben kısaca ingilterenin kurduğu mahkemeden bahsettim. objektif olamayan sizsiniz. size bir kaç isim vereyim. yabancı diliniz varsa siz de araştırın. örneğin Justin McCarthy. Michael Mann, 1914 Carnegie Endowment raporu, William St.Clair, Teodor Kolokotronis, Dennis Hupchick, liste aslında uzun... ( Yunanlıların, Ermenilerin, Bulgarların yaptıkları katliamlardan haberdar olursunuz, doğru olduğunu sandığınız bilgilerinizi gözden geçirirsiniz,)
01.11.2014 - 02:10
0   0

MSFIGO demiş ki;
Selam Musti, insanlarin her gün yasadiklari sey diskrimine gibi birseydir. Hele is hayatinda. Bunun icinde irkcilik var, yasi ilerlemis isci, tek basina cocugunu büyüten bir anne, genc isci ve yabanci kökenli biri. Sen herhalde Almanyda yasiyorsun dimi? Bir kac yil önce AGG ciktiktan sonra irkcilik ve diskrimine azalmasini istendi ama halen bunlar Almanyada gercekler.
31.10.2014 - 00:26
0   0

Steve demiş ki;
Selda demiski!! Birinci Dünya Savaşı sonrasında “Ermeni soykırımı” iddialarını araştırmak üzere İngilizler Malta’da bir mahkeme kurmuştu. Dönemin önde gelen Osmanlı yöneticileri bu mahkemede yargılandı. Emperyalistlerin kendi savcı ve hakimleriyle oluşturduğu, Türklere pek fazla savunma hakkı tanınmayan bu taraflı mahkemede bile hiçbir Türk “soykırımcı” suçlamasıyla hüküm giymedi. Bütün sanıklar beraat etti. ...Simdi Selda arkadas bu saniklarin Maltada beraat ettigini yazmissin ! Peki ayni gunlerde Istanbulda Kurt Mustafa Pasa’nın başkanlıgındaki Divanı Harp mahkemesinde ne oldugunu yazmamissiniz? NEDEN YAZMADIGINIZI DUSUNECEK OLURSAK AKLA IKI SIK GELIYOR YA HAKIKATEN NE OLDUGUNU BILMIYORSUNUZ YADA BILIYORSUNUZ ISINIZE GELMEDIGINDEN YAZMADIGINIZ! EGER BILIP'DE BILEBILE YAZMADIYSANIZ BU DAHA KOTU DEGILMI? PEKI BEN SIZIN BILMEDIGINIZI TAHMIN EDEYIM O KISMINIDA BEN SIZE YAZAYIM SIZDE OGRENMIS OLURSUNUZ .... Istanbulda Mustafa Pasa'nin baskanliginda kurulan mahkemede pek cok eski devlet yoneticisi “savas suclusu” ilan edilerek idam cezasina carptirildilar . Bogazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, tehcir sırasında “Ermenilere zulmetmek” sucuyla yargılanıp idam edildi. Selda arkadas bir daha'ki sefere Boyle onemli bir konuda LUTFEN daha duyarli olun ''ya tam bilgi verin yada hic vermeyin ''', eger hakikaten bilmiyorduysaniz simdi ogrenmis oldunuz ayni hatayi yapmazsiniz ...son olarakta Size meshur ata sozumuzu hatirlatmak isterim ''' Bilmemek ayip degil ogrenmemek ayiptir''' Size'de iyi gunler...
30.10.2014 - 07:09
0   0

Steve demiş ki;
Selda istatislikler farklı rakamlar vermektedir.demissin ben sana kisaca ozetleyim..sana yazacagim alintidir... ERMENİ SOYKIRIMI NASIL GERÇEKLEŞTİRİLDİ? Soykırım insanların soyunu tüketmek için yapılan toplu katliamlara denir. Doğal olarak bir eylemin soykırım olarak adlandırılması için yaratılmış bir programa ve bu programı gerçekleştirmek için içsel bir mekanizme ihtiyaç vardır Bu da soykırımı bir devlet suçu haline getirir çünkü bu anlatılan sadece devletin sahip olabileceği ayrıcalıklardır. 24 Nisan 1915 tarihinden itibaren Ermeni düşünür ve entellektüleller göz altına alınmaya başlandılar(Konstantinopolis’te). Bundan sonra yaklaşık 1000 kişi öldürüldü ve böylece Ermeni halkını yok etme hareketinin ilk aşaması başlamış oldu. Bundan sonra dünyanın her yerindeki etmeniler bu günü Ermeni soykırımında ölenlerin anısına adadılar. Ermeni soykırımının ikinci bölümü yaklaşık 60.000 Ermeni erkeğinin bir kereden askere alınmasıydı. Hepsi burada öldürüldüler ve Ermeniler silah tutan güçlerini kaybetmiş oldular. Ermeni soykırımının üçüncü bölümü Ermeni Halkının genç yaşlı çoluk çocuk demeden katledilmeye başlanması ve Suriye çöllerine doğru sürülmesiydi. Tehcir sırasında binlerce insan Türk askerler, Kürt kapkaççılar, polisler tarafından öldürüldüler. Kalanlar da açlıktan, bulaşıcı hastalıklardan öldüler. Kadınlar ve çocuklar işkencelere maruz kaldılar. Birçok insan zorla Müslümanlaştırıldı. Soykırımın son etabı ise Türk hükümetin tarafından Ermenilere kendi yurtlarında yapılan tehcirin ve kitlesel imhasının inkâr edilmesiydi. Tüm dünyada gittikçe daha fazla ülke tarafından Ermeni Soykırım kabul etse de Türkiye ısrarla bunu kabul etmemekte ve buna karşı tarihi değiştirmeye ve farklı yerlerde lobi faaliyetleri yapmaktadır.Selda umarim bu yorumum sizin konuyu anlamaniza yanlis ogrenmis oldugunuz yanlis bilgileri duzeltmenize yardim eder eger buda yardim etmezse sizetavsiyem bu konu hakkinda biraz daha derin arastirin derim., turkce harici baska bir lisan biliyorsaniz birde oyle arastirin anlamaniza yardim edecegini tahmin ediyorum ...herkese selam
30.10.2014 - 06:01
0   0

Daha Fazla Yorum
Yorum Yap

Dizinin Diğer Bölümleri
Yerli Diziler
Eski Diziler
Yabancı Diziler